GS taraftarı prime dönem yandaş seçmeninin sendromlarını yaşıyor. 5'te uyanıp asgari ücretli işine gideceği günün gecesinde; eşine, dostuna, komşusuna hitaben yaptığı 'koyduk mu' kutlama turuna çıkan vatandaş gibiler. Haz bağımlılığına esirler. Bunun ellerinden gitmesi onlar için bir karabasan. Haliyle güruh olarak sanki ortak bir merkezden yönetiliyor gibi, parti temsilcisi/ kulüp iletişimcisi gibi refleks gösteriyorlar. Penaltı mı diye soruyorsun, evet tabi ki penaltı diyor. İnanmasa da diyor... Penaltı olmadığı ayyuka çıkınca ''ama sizin de şu maçta şu vardı, size de şu verilmişti’’ye bağlıyor. Kamuoyunda iş tamamen aleyhlerine döndüğü anda bu iş Ali Koç’un tezgahı deyip çıkıyor işin içinden.
Kazanıyorlar ama mağdurlar. Galipler ama üzerlerine oyunlar oynanıyor. Liderler ama gözleri hep 2'ncide? İktidar seçmeni kendilerine rakip dahi olamayacak Kılıçdaroğlu'ndan başka bir şey konuşmuyor, görmüyordu. GS’liler de kendi taraftarının yerden yere vurduğu Ali Koç'u semptom haline getirmiş durumda. Bu çukura feci ittirildiler, farkında değiller. Lehlerine karar çıkıyor ''Koç operasyonu'', aleyhlerine karar çıkıyor ''Koç yaptırdı...'' Dün akşamı Ali Koç’un organize edebilmek için Mertens’i satın almak zorunda olduğunu hesap edemeyecek kadar paralize olmuş durumdalar. Sonsuz bir dokunulmazlığa, sonsuz bir konfor alanına sahipler ama şikayetçiler. Hazzı kaybetmeme savaşı uğruna her gün kendilerinden, değerlerinden ödün veriyorlar. Farkında değiller. Kendilerine günlük yaşantılarında yakıştırmayacakları şeyleri alınlarına yazıp savunacak hale getirildiler. Kendi organizasyonları, kendi omurgalarını eğip büküyor. Farkında değiller. Farkındalarsa daha da vahim...
Tedavi olun iyi değilsiniz. Siz cidden iyi değilsiniz. Son 32 yılın 16'sında şampiyon olduğunuz halde (sözelciler için yazayım ortalamada her 2 yılın 1’inde şampiyon olmak demek bu) mağdur olduğunuza inanıyorsunuz. Kötüsünüz! Aynı 32 yıl içerisinde 1 kumpas, 1 tamamı fetöden içeride olan amirlerin emriyle gerçekleşen polis saldırısı, 1 suikast, 3 son maçta çalınan şampiyonluk, milyar liralık kayıp, sayısız engelleme, sayısız travma yaşayan Fenerbahçeliler en ufak bir isyan ettiğinde ilkokul çocuğu IQ ve EQ’su ile ‘’Fener Ağlama’’ deyip işin içinden çıktığınızı düşünürken; bir beraberlikte bile çimin uzunluğundan, fikstüre, hakemden, rakip kalecinin içtiği su sayısına kadar ortalığı ayağa kaldıran kulübünüzün ‘’ağlayışlarını’’ destekliyor, mağdur olduğunuza inanıyor ve tıpkı iktidar partisi gibi tüm kitle iletişim aparatları kulübünüzün elinde olduğu için de kamuoyu nezdinde AKlanmanın özgüveniyle ‘’güçlü haklıdır’’ sanıyorsunuz...
10 yıl önce tüm bu kaosun sebebi Aziz Yıldırım’dı. Şimdi Ali Koç. Yarın Sadettin Saran gelse bu kez de o olacak. Ama asla GS suçlu olmayacak. GS’nin başkanları, yöneticileri, sicili bozuk teknik direktörleri, futbolcuları (terörden kaçak olan eskiler dahil) hiçbir mensubu suçlu değil. Olamaz. İşin en acı yanı günlük yaşantısında duyarlı, objektif, devrimci, muhalif, az sayıdaki adil denebilecek GS’li için bile bu durum böyle... Hepsi bu haz bağımlılığının esiri. Ben ‘’GS’nin şampiyonluk posterinde Mehmet Ağar’ın ne iş var lanet olsun öyle şampiyonluğa’’ diyen muhalif bir GS’li görmedim mesela. Anavatan Partisi’nden bugüne dek her zaman mevcut erkle yakın olmaktan, bundan nemalanmaktan rahatsızlık duyan hiçbir GS’li görmedim. Fetö mevzusuna hiç girmiyorum bile... Yerel seçimden 2 hafta önce ‘’75 yaşındaki başkanımız neden Murat Kurum’a yanak okşatıyor, açıkça Kurum’a desteğini bildiriyor’’ diye ortalığı yıkan GS’li CHP seçmeni görmedim. Ligin son düzlüğüne giriliyordu, aman tekere çomak sokmayalım deyip sustular. Aksine ‘’gelsin arsalar, gelsin paralar, kadro Osimhen’lerle dolsun da para nasıl kimden geliyorsa gelsin, ben ne utanacağım, kulüp sevgimizi kişilerin siyasi görüşü yüzünden kenara mı bırakacağız’ deyip sıyrıldılar konudan. Haz bu ya insanı bozuyor...
‘’Karaborsa bilet satıp parasını kulübe aktarmak bize yakışmaz, zaten benim kulübümden kimse bunu yapmaz, bu iş soruşturulsun, eğer yapıldıysa ilgililer ceza alsın. 120 yıllık kulüp bu zan altında kalmamalı’’ diyen de görmedim. Bu kire bulaşma ihtimalinden değil de ‘’Ali Koç bu işi kaşıyor, savcıları fiştekliyor, olay örtülmesin diye acayip lobi yapıyorlar’’ diyerek, olayın araştırılması talebinden rahatsızlık duyuyorlar. Yani tam anlamıyla lehine haksızlıkları bildiği halde günlük hayatında devamlı gözünün içine bakmak zorunda olduğu; gerçekte mağdur olan eşine dostuna, gönül rahatlığıyla ‘koyduk mu’ diyebilen, menfaatin verdiği hazza yenilmiş Yeni Türkiye insanına dönüşüyor GS taraftarı. Solcusuyla, sağcısıyla... (Bir kişiyi ayırıyorum. Fatih Altaylı... Geçmişte yandaşken şimdi muhalif olmasından ötürü genel görüşleri ile ilgilenmesem de helal olsun ‘’Çok mu önemli ulan kupa? Değer mi bu kadar iktidarın kulübü gibi hareket etmeye. GS taraftarı yavşaklaştı’’ demişti 2 ay önce. 30 milyonluk camiada 1 kişi...)
Dünya basınının bile konuştuğu hakem rezaletleri ile ofsaytımsılar ile, öyle hissetimler ile maç, lig, kupa kazanan takımın taraftarının bu yıl söyleyebildiği tek cümle var: Sahanızda size 3 attık... Ligi tek maç belirlemiyor ki, geçen yıl da biz sahanızda 70dk 10 kişi oynayıp (hatalı kırmızı kart ile) isabetli şut attırmadan yendik sizi, o zaman şampiyonluk bizim hakkımızdı yani? Diyorsun, yav he he diyor. Eh 2006’da sana 4 attım ama sen şampiyon oldun, derbi sonucuyla olmuyor ki o işler diyorsun, valla sahanızda size 3 attık diyor. Mesela BJK son 3 şampiyonluğunda da lig ikincisini içeride de dışarıda da yenememiş ama yine de şampiyon olmuş, ligin kaderini yarışan 2 takımın tek maçı belirlemiyor yani, diyorsun. Veri sunuyorsun. Somut konuşuyorsun. 3 attık daha ne olsun diyor. Özetle; @graniaras hesabının attığı muhteşem Tweetteki gibi milyonlarca insanın adım adım ahlaksızlaştırılmasını izliyoruz. ''Her şey bizim olmak zorunda, olması için de ne gerekiyorsa yaparız ama öyle ama böyle’’ anlayışının normları oluşunu, buna da büyüklük demelerini, büyüklük anlayışlarının bu oluşunu izliyoruz.
Ağzıma da kupa, burnuma da kupa kulaklarıma da kupa. Ohh şurama da kupa, biraz da burama kupa, kupaa, kupaaaaa... Tanıdığımız insanların, iş arkadaşlarımızın, komşularımızın, birlikte askerlik yaptığımız, birlikte hastane sırası beklediğimiz insanlrın etiksiz, fütursuz, çıkarcı bir obura dönüşmelerini izliyoruz...
Bu olarak yaşamak mı istiyorsunuz peki? Dünyadaki tüm puanlar sadece size mi verilsin istiyorsunuz? Kimse size itiraz dahi etmesin; nasıl kazandığınız, nasıl gol attığınız, nasıl penaltı aldığınız fark etmesin, 3 yıl boyunca sahanızda kırmızı kart görmeyin, asla sarı kart görmeyin, size her yol mübah olsun; karaborsa vurgunu yapın, bahis reklamı yapın ama emniyet dokunmasın, vergi kaçırın ama maliye dokunmasın, devletin hediye ettiği beleş stadyum karşılığı söz verdiğiniz salonları yapmayın ama Çevre Şehircilik dokunmasın, hatta üstüne yanak okşatıp yeni araziler alın ve ülkedeki kimse de tüm bunlara gık çıkarmasın mı istiyorsunuz? Gül bahçesinde yürüye yürüye her gördüğünüz meyveyi izinsiz koparın, yiyin, doyun, bizim cehennemimiz sizin cennetiniz olsun mu istiyorsunuz? Bu mu? Siz bunu hak ettiğinizi düşünüyorsanız. Vallahi olsun. Devlet çıksın, biz futbolu durdurma kararı aldık desin. Ülkenin ezeli şampiyonu GS’dir desin. Biz de kurtulalım bu bataklıktan. Ben kombineme binlerce lira harcamayayım, Maçlara gidiş, dönüş yol, yemek, o, bu derken 7 saatimi, paramı, enerjimi harcamayayım, sağlığımdan olmayayım. Stadyumlarda da elektrik-su harcanmaz doğa da kazanır sizinle birlikte iyi olmaz mı? Ezeli şampiyon GS. Nasıl ama? Sloganınız da hazır ‘’Artık Mayıslar değil, 12 ay bizimdir!’’ dersiniz...
Yeter! Gözümüzde itibar kaybetmeyin daha fazla. Gezi sonrası ülkenin 2 kutba bölündüğü gibi futboldan sebep birbirinden soğuyan eşler, dostlar, akrabalar topluluğuna dönüşmemizi sağlayacak bu kötülüğü bırakın artık. Ülkenin bin bir derdi yokmuş gibi bir de futbol için genç çocukları birbirine zarar verecek noktaya getirecek iklimi harlamayı bırakın.
Ruhunuz kaç kupa eder, ne zaman doyarsınız bilmiyoruz. Ancak artık sahtekar oyuncularınıza, buna çanak tutan troll medya görevlilerinize, kötü hocanıza, yalancı yöneticilerinize ülkede siz ve sizi koruyanlar hariç hiç kimsenin tahammülü kalmadı. Türk futbolunu değil sosyal yaşamlarımızı bile kirletiyorsunuz. YETER!