10 Mayıs 2022 Salı

AYRILIK DA SEVDAYA DAHİL ÇÜNKÜ AYRILANLAR HALA SEVGİLİ...

2019'da çok yoğun bir dönemde ekibimize bir direktör geldi. Tanışmamız sıcak oldu. İş listesini düzenledi, takvimi açtı önümüze. 3 ay cehennem gibi... ''Suya dalmadan derin nefes çekersin ya o misal derin bir nefes çekelim sonra dalalım, sonunda da çıkıp yazın rahatımıza bakalım’’ dedi. Bizi bu 3 aylık mücadeleye ikna etti. Akşamına da hepimizi yemeğe çıkardı. Herkesteki o negatif havayı dağıttı… Başlangıç iyi olunca, ekip dayanışma moduna ikna edilince, en önemlisi hedefin vadesi de net olunca kendimizi adadık. 7 kişilik ekip gece-gündüz çalıştık. 3 ayın sonunda şirketin yıllık hedefini bile geçtik... Sonra yaz geldi. Epey dinlendik. Yazın bizim sektörde işler sakinler fakat okula dönüş döneminde büyük delirir ve o delilik tüm kış dalgalı olarak devam eder.

Büyük delirme başlayınca Eylül, Ekim derken aynı ekip sadece 2 ayın sonunda çöktü. Çünkü direktör yeni hedefler için o romantik başlangıcın ötesine geçmedi. Çünkü derin bir nefes alıp dişini sıkacağın ve kıyıyı her kulaçta gördüğün kısa mesafe bir yüzmeyle, alacakaranlıkta uzun mesafe yüzeceğin hedeflerin nefesini/motivasyonunu yönetmek çok farklı şeylerdi…


Yaratıcı bünyelerin kırılganlığı da feci olur tabii. Tüm ekip iş aramaya başlamıştık. Derken Kasım'da direktör istifa etti. (Etmese de çıkarılacaktı zaten) Sonra ben direktör atandım. 2.5 yıldır da bu kısa vadeli-uzun vadeli hedeflerin farklarını sonuçlarını yaşayarak görüyorum. Pandemi, kriz, hiç bitmeyen yoğunluk… Çok zorlu şartlarla devam ediyoruz. Ben ve ekip başlarda bile benim tecrübesizliklerime rağmen ayakta kalabildik çünkü ajans başkanı ekibe ve müşterilere karşı her koşulda arkamda durdu. Hala da öyle.

En ufak tökezlemede tartışılmıyorum.
Ekip olası bir sıkıntıda kimin tarafının tutulacağını biliyor. (Haklıysam) Hiçbir zaman ‘’acaba patron yerime birini bakıyor mudur'' paranoyası yaşamıyorum; çünkü aramızda güven ilişkisi var. Sonuç: Son 2 yılda; önceki 4 yılımda çok daha tecrübeli hocalarla bile kazanmadığımız kadar konkur kazandık. Portföye pek çok yeni marka kattık. 5 ödül kazandık...


Şimdi ''Futbol feci halde hayata benzer'' sözü ile kendi deneyimimi İsmail Kartal kalmalı mı tartışmalarına bağlayayım. Emre de, İsmail hoca da ''hedef bitti’’ denirken aldıkları görevde eldeki kadrolara ustaca derin nefes aldırdı ve suya sokup olabilecek en yüksek verimi aldı/alıyor. İlk 11'dekiler de yedekler de kaç kulaç kaldığını biliyor, işlerini en iyi şekilde yapıyorlar...

''Mayıs sonuna kadar sıkalım dişimizi, savaşalım, elimizden gelenin en iyisini yapalım. Gösterelim herkese sizin bu ülkenin en iyileri olduğunuzu…’’ İsmail hoca ilk antrenmanında bu cümleyi kesin kurmuştur. Bakın bu cümle çok etkili ve çok tehlikeli bir cümle. Mayıs’tan sonra o dişini sıkan herkesten Mayıs’a kadarki dönemden çok daha fazlasını istemek ve onlara da fazlasını sunmak zorundasındır. Şu an bazen 90. Dakikada oyuna giren Gusvato’yu Eylül ayında 90. Dakikada oyuna sokamazsın mesela… Şu an her anlamda kendisini ‘’Mayıs’a kadar’’  çakı gibi hazırlamış Osayi’yi Eylül’de transfer edilmiş bir sağ bekin ardından sağ bek rotasyonu için tutamazsın mesela… Hele sağ açığa da transfer yapıp o bölgede hiç şansı kalmadığını gördüğü ortamda çok zor…

Mayıs’a kadar dişini sıkan Crespo’ya, geride kalan ‘’megafonlu Kasım’’ gibi bir Kasım sunarsan artık onu 13 kilometre koşarken göremezsin mesela. Maçlardan çok menajerinin İspanya ligi görüşmeleriyle ilgileniyor olur. Mayıs’a kadar Arda Güler’in yüzü suyu hürmetine birleşen, stadı dolduran, sonra da saha içinde ’’harbi’’ mücadeleyi görünce başkanı eleştirmeyi bırakıp tüm takımı tekrar pozitivize eden tribünü değil yine Norveçlileri bulursun birkaç tökezlemede mesela… En en kötüsü de o tökezlemelerde konu QTM’in de manipülasyonu ile ‘’A seviye hoca getirmedi, İsmail Kartal ile devam etti’’ kozunu yutmayacak mıyız?
Fenerbahçe taraftarının bu ayrışmayı yaşamayacağını düşünen varsa elimde satılık harika bir köprü var ona satabilirim…


He Löw, Jesus ya da X hoca gelince bunları yaşamayacağımızın garantisi var mı? Yok. Hele ki 4 yıllık geçmişine bakarsak direktörüne sahip çıkmayı bilmeyen bu başkan ve yönetim varken hiç bilemeyiz…

Yine de İsmail hoca açısından baktığımızda geneli bilmem ama ben daha önce gördüğüm bir filmi unutmuyorum: 2014’te henüz 4 Nisan yaşanmamışken, her şey yolundayken İsmail hocanın medya manipülasyonu ve ona çanak tutan taraftarlar yüzünden önde olduğumuz maçta dakikalarca protesto edilişini kulübede koltuğuna çöküp ağladığı günü unutmuşuz, kendi içlerimizdeki o doyumsuz va cahil canavarı hala tanıyamamışız belli ki...

Şampiyonluğa giden bir adamın kazandığı maç sonunda; gazetelerde ‘’okulda çocukları ile alay ediliyor’’ haberi çıktığı için yine ağlamaklı halde ‘’Beni eleştirin, dilediğinizi söyleyin ama çocuklarımın hayatına lütfen bulaşmayın’’ dediği, o büyük baskının onu her geçen gün erittiği zamanları hatırlayın.

Eskiye gitmeye gerek yok bu döneminin daha başında kızının düğününde takı törenine kadar girebilen! Beyaz TV elemanı, hocanın yanında hiç utanmadan damada mikrofon uzatıp ''Sen de babanı zaman zaman eleştiriyor musun?'' diye sorabilecek cüreti kendinde bulabildi mesela. Bu ülke insanının, basının İsmail hoca gibi ''İyi'' insanlara bakışı maalesef bu kadar aşağılık bir seviyede. Fatih Terim'in, Şenol Güneş'in damadına o soruyu sormaya maçası yiyemeyecek zevzeklerin İsmail hocayı kafalarında nasıl ''kolay'' bir yerde konumlandırdıkları belli... İşte o zevzeklerin ve onların destekledikleri Twitter fenolarının; hipnoz etkisinde yaşayan cahil cüheylan taraftarı 2 tweetle, 2 Youtube yayınıyla avucunun içine alıp neler yapabildiğini hala öğrenemediysek işimiz iş...

Ayrıca önümüzdeki sezonun, benim ''Arda Güler Baharı'' adını koyduğum son 2 aylık romantik süreç gibi geçeceğini düşünüyorsanız bu camianın, Ersun hoca ile tarihin en erken gelen şampiyonluğunu aldığımız sezonda bile (Ocak ayındaki bariz hakem hatalarıyla 3 maç tökezletildiğimizde) homurtuların başlayabildiği bir yer olduğunu göz ardı edecek, hele hele artık Twitter denen bataklıkta 1 maçta idam mangaları kurulduğunu göremeyecek kadar gerçeklerden uzaksınız demektir. (Daha 2 gün önce Kim, Crespo, Serdar Aziz ve Osayi'siz çıktığımız bjk deplasmanından 1 puan aldık diye! Neler dendiğini hatırlatırım...)

İsmail hoca bu makama da, futbol sahasına da çok yakışıyor. Sevmeyeni yoktur muhtemelen. Diego’nun, Emre’nin, Caner’in, İrfan’ın, Mert Hakan’ın vb. Karakterlerin duygusal yönetimini çok iyi yapabildiğini gördük. Ancak kendi duygusal yönetimi konusunda hala bir o kadar zayıf ve kırılgan olduğunu da görüyoruz. Alkışlanırken bile ağlamamak için zor duruyor. İkinci adam olmam çıkışı, iç dünyasında sürekli git-geller yaşadığı da belli. O naif ve bu sektörlerde pek rastlanmayan ''alçak gönüllü-düzgün'' karakteri onu hem özel hem de güçsüz kılıyor. Hatta bu yüzden onun Anadolu'da asla başarılı olamayacağını düşünüyorum. Başakşehir gibi baskının olmadığı, yönetimden her anlamda destek gördüğü görece rahat takımlarda farkını yaratabilir. 

Bilsem ki arkasında dağ gibi duracak bir başkan, yönetim ve en önemlisi taraftar ordusu olacak. Evet haklısınız, eldeki fazlalıkların hepsini gönderelim, çok iyi bir santrafor, makine gibi bir sol bek, bir golcü kanat forvet bir de rotasyona Crespo profili orta saha alalım; İsmail hoca ile 3 yıllık sözleşme imzalayalım ve farkını burada da yaratma ihtimali için dua edelim. (Başaramadığında da yerden yere vurmak, A kalite hoca lazım demek yok ama 3 sene erdemli bir şekilde bekleyeceğiz...)


Ancak hiçbiri yok… Ve önümüzdeki sezon, Arda Baharı'ndaki gibi geçmeyecek. Sıfırdan başlamak ne kadar iyiyse o kadar da kötüdür… Bir derin nefes çekip Mayıs’a kadar kulaç atmak yok. Uzun mesafeli yüzme için atlayacağız suya, hem de okyanusa. İşte tüm bunlar yüzünden medya şeytanlarının kesip biçip; başkanın ve taraftarın önüne dilimleyemeyeceği, zaten bir transfer daha olsa da uçak rotası seyretsek psikozuna yakalanmış hastalıklı taraftarın da zerre tereddüt etmeden çiğ çiğ yiyemeyeceği; Ali Koç’a ‘’Mr. Ali, lütfen kendi işinize bakınız’’ diyebilecek, takımı değil tüm idareyi eline alabilecek, daha önce okyanusta gemi yüzdürmüş bir isimle ‘’Ali Koç’a rağmen’’ bir vizyon oluşturma ihtimali bana çok daha makul geliyor. 

Dipnot: Bu yazıyı yazalı 1 ay oldu ancak paylaşmaya elim gitmedi. Çünkü İsmail hocayı çok seviyorum. Düşünün ne kadar zor, ne kadar duygusal bir karar. O yüzden Ali Koç’un işi gerçekten zor ancak ben duygularından çıkıp realist olmasını ve planlarına sadık kalıp Yeteneksizsiziniz jürisi Sergen’in bile şampiyonluk olabildiği bu lig için mental manada da ''fazla gelecek'' seviyedeki bir hocayı getirmesini bekliyorum…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder