10 Ekim 2018 Çarşamba

seyirci - TARAFTAR


Aşağıda koyu sarı renkle yazılan yazıyı dün saat 17.30'da bitirmiş ancak bir şekilde paylaşmaktan vazgeçmiştim. Başkanın Gündem Özel programını izledikten sonra keşke dün paylaşsaydım desem de kısmet bugüneymiş. Tamamen karamsar hislerle yazdıklarımdan sonra bu programın üzerine -ki bence başkanın bugüne kadarki en başarılı konuşma performansıydı. Tamer Bağlan ustanın söylemi ile ''Ali Koç'un başkanlığı adeta bugün başladı'' dedirtecek kadar...- Ali Koç kanadından gelmesi gereken reaksiyonda bir çok cevap bulduğum ve yazının Ersun Yanal ayağı da şimdilik elemine edildiği için birazcık daha müsterihim birazcık diyorum çünkü programın ilk saniyesinden son karesine kadar Twitter'da gördüğüm şey yine bölünmüşlüktü... 

Tüm kutuplar neredeyse daha da hırçınlaştı. Özellikle de Aykut Kocaman'ı korumaya çalışan grup... Oysa bu savunma psikolojisi o kadar gereksiz ki. Zira o ekip Daum, Zico, Ersun Yanal, İsmail Kartal varken de vardı. Aykut Kocaman ile bu skandalı örtüştürmek ancak fenomenlerin ya da hakem eskisi TV kaşarlarının işi olabilir. Aykut Kocaman 96 yılında en canı yandığında dahi Fenerbahçesini zedeleyecek tek söz etmemişken, bence geçiniz...  

Fenomenler ve anlık hareket eden kesim ise bugün saat 14.30'a kadar Cocu'yu idam sehpasına götürecek bir referanduma evet diyecek modda iken inanılmaz bir gaza gelerek ''demek bunlardan ötürü 15.sıradaymışız'' sığlığında bir kredi açtı Hollandalıya. O kredinin 1 mağlubiyete bakacağını bilmesem umutlanırdım ama umut etmeyi bırakalı çok oldu... Son paragrafta Ali Koç'un ya da herhangi bir kulüp personelinin cevaplayamayacağı ve kesinlikle çözülmesi gereken koca bir kaygı var ki işte o kaygıyı mevcut durum düzelene kadar paylaşmaktan vazgeçmeyeceğim

Mevzu öyle bir yere gidiyor ki, artık senaryoda yer alan tüm isimlerden tek tek soğumaya başlıyorum sevgili okur. Temmuz 2011’de ülke fethedecek motivasyona, birliğe sahip bir topluluk 7 senede malum terör örgütünün bile hedefleyip de başaramadığını yaşamaya gidecek kadar vahim hallere doğru ilerliyor.

10 Temmuz’da Caddebostan’da bir tane bile o'cu, bu'cu, şu'cu yoktu. Resmi rakamlarla 300 binden fazla, ortak kanımızca ise 600 bini geçkin ‘’sadece Fenerbahçeli’ydik. Fenerbahçe’ydik. Sağa dönüyordum milyonlar kazanan sanatçıya rastlıyordum; solumda 10 TL olduğu için bayrak alamayan babaya... Cumhuriyetimizin her kesimiyle tek vücuttuk, kol kolaydık. İsviçre’ye, UEFA’ya yürüyoruz dense itiraz etmeden yürüyecek bir motivasyonla, öfkeyle, ruhla, aşkla yürüyorduk.  Asla unutmam yolun ortalarına geldiğimizde rahmetli Selçuk Yula, Cadde’deki bir mekanın balkonunda oturuyordu. Binlerce insan durmuş ve ona şarkılar söylemeye başlamıştık. O kibar jestleri ile önce bize el sallamış, ardından dayanamayıp on binlere ‘’sarı-lacivert’’ çektirmişti... Düşünüyorum da şu an aramızda olsaydı o Fenerbahçe gülüşlü adam bile ‘’şucu, bucu’’ olmakla suçlanacak ve bir kısmın sevmediği, karşı taraftaki bi’ efsaneye dönüşecekti. (Gerçi keşke aramızda olsaydı da...)

Aziz başkan, Ali başkan, Aykut Hoca ve Ersun Hoca bir araya mı gelirler, açıklama mı yayınlarlar, mimlenmiş futbolcuların ‘’bizim için değil arma için bi Fener Yak’’ dediği spot film mi çekerler bilmem. Taraftar grupları asla dışına çıkılmayacak ortak bir 90 dakikalık tezahürat akışı mı hazırlarlar, kulüp efsaneleri, sanatçılar birleşip mabette bir etkinlik mi düzenlerler, Acun Ilıcalı FBTV’ye Hollywood starları getirip Fenerbahçe forması mı giydirir! Bilmiyorum ama artık bu saçma dağınıklıktan cidden çok sıkıldım! Son 3 yılın en güçlü takımı ile oynarken 0-0 giden maçın bitmesine uzatmalarla birlikte 12 dakika kala, ‘’Ersun Yanal’’ şarkıları söyleyen adam 10 Temmuz’da caddede koluna girdiğim adamla aynı renkleri seviyor olamaz!

Hayır çelişkiye de bak, Ersun hoca belki de 6-7 maçı 90+ larda gelen son saniye golleri ile aldığı için şampiyon olabilmişti! Bu SEYİRCİ varken takımda 3 Egemen, 5 Webo da olsa o son saniye golleri ancak hayal olur... Hem sen o armanın, kazanabilecek 12 dakikasını nasıl gözden, gönülden çıkarabilirsin? Senin yerinde olamayan milyonların sesi olman gerekirken kişisel arzularını armanın önüne geçirme hakkını sana ne veriyor? Harcadığın bilet paran mı? O 12 dakika bir çocuğun Pazartesi günü okuldaki mutluluğunu, bir emekçinin gece uykusunu, kişileri değil armayı seven bizlerin sağlığını dahi şekillendiriyorken lütfen paran cebinde, vücudun evinde kalsın olur mu?

Kaldı ki bu kafayla bu SEYİRCİ adım gibi eminim ki ilk 11’den keseceği 2 yıldız transferden, alacağı 2 derbi mağlubiyetinden, bilmem kaç puan kaybından sonra; şu an şarkılar söyleyerek sözüm ona sahayı cezalandırıp, yönetime akıl verdiği hocasına da homurdanacaktır. Ersun Yanal’ın o leziz Nisan şampiyonluğunda hocalık kabiliyetinin yanı sıra, sahada %100 karakter gösteren ve takım olmuş oyuncularla dolu bir organizasyon şansı ve daha önemlisi koşulsuz şartsız destek veren TARAFTARI vardı. Şimdi ise Trnava maçının devre arasında tünelden Fenerbahçe çıktığı anda deplasmandaymışızcasına ıslıklayacak kadar dip yapmış, mabedi hak etmeyen utanç verici bir SEYİRCİ grubundan başkası yok. (Fenerbahçe’nin tünelden 30bin kişilik ıslıkla Kadıköy çimlerine basması... Bunu gerçekten aşamıyorum.) Mabet seyirci değil TARAFTARLA dolmadan, maç bitene kadar sadece ama sadece destek vermeden, kralı gelse sahada da bir yol olmaz. NOKTA!

Sosyal medyada takımın verdiği her reaksiyona karşı 90 dakika boyunca Aykut Kocaman’lı bir karşı tez sunulmasından sıkıldım. Aykut Kocaman bu kulübün efsanesidir ve göreceli bir total performansla (Bence adil oynanan bir ligde 3 net şampiyonluğu olacağı için başarılıdır.) her zaman olduğu gibi adına yakışır şekilde kendisine hakaret edenlere dahi tek kelam etmeden veda etmiştir. Teknik anlamda verilmiş ayrılık kararı çoktan geride kalmıştır. Adını Demokles’in kılıcı olarak kullanmanın bize gerçekten zerre faydası yok. NOKTA!

Aziz Yıldırım bu kulübe, ülke futboluna çağ atlatmıştır. Memleketin elden gitmesini engelleyen mücadelenin kıvılcımı, barutu, sembolüdür. Yahu her şeyi geçtim, arma uğruna hapis yatmıştır, ötesi var mı? Oyuncusunu atağa çıkarken ıslıklayan SEYİRCİDEN hangisi birkaç aylık bebesinden uzaktayken, karşısında kumpasın hakimleri, savcıları gözlerine müebbet düşleyen gözlerle bakıyor olsa ‘’son sözüm Fenerbahçe’’ diyebilir? Ülkesi adına Atatürk ilkelerini, demokrasiyi fazlasıyla savunduğu için başına gelmeyen kalmamış bu adam, hataları ve doğrularını cebine koyarak, demokrasiyle geldiği gibi demokrasiyle veda etmiştir. Biliyoruz elbet canını verir arma için ancak artık bir TARAFTAR olarak kalplerimizde, kulüp tarihinde altın sayfalarda durmaktadır. Yeni yönetime, yaptığı her hatada Aziz Yıldırım isimli yeni adisyonlar açmanın kulüp hesabına zerre yararı yoktur. NOKTA!

O lanet Temmuz ayında bunu yaşayarak gördüğü halde kendinden başka kimsenin bu kulübün kurtarıcısı olamayacağını anlayamadığı için, Ali Koç’a süper kahraman görevleri yükleyen kitle, pelerini ile göklerde uçamadığını gördüğü anda ona da saldıracak... Henüz 5 ay oldu, savunulacak yaptıkları ve inandığımız yapamadıkları kadar, savunulmayacak yaptıkları ile birlikte yürüyor. Fenerbahçe Kulübü’nün seçilmiş 37. Başkanıdır, bu kulüp ondan önce de en büyüktür, onunla da öyledir, ondan sonra da öyle olacaktır. Desteğimizi hak ediyor ancak bir kutbun neferi haline getirilmesinden, beklentileri, tuhaf romantiklikleri ve olmaması gereken ‘’karşı kutuptan’’ her tökezlemede gelen Aziz Yıldırım’lı kıyasları görmekten sıkıldım.

Tek bir doğruda yani FENERBAHÇE’de birleşmezsek -ki bu konuda artık en az birkaç yıl pek umudum kalmadı.- Ali Koç ile Aziz Yıldırım koalisyon da yapsa hatta harbiden peleriniyle uçabilen bir kahraman kulübün başına da gelse yıllardır boğuştuğun SİSTEM yıllardır olduğu gibi kazanır, sen de isimlerle uğraşmaya devam edersin. Çünkü biliyorum ki Fenerbahçe rakiplerini her isimle yener de, gözümüzden kaçırdığımız esas büyük mücadeleyi ancak TARAFTARIYLA kazanabilir... Yani formayı çıkarıp s****** gitmesi istenen futbolculardan önce (Affınıza sığınarak yazıyorum) son düdük çalana kadar Fenerbahçesi için bağırmayan TARAFTAR s***** gitsin! NOKTA!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder