Bu ülkenin kronik yarasıdır. Dayatılanın kölesi olmak ve
birilerinin istediği, başka birine dönüşmek... Arama motoruna “Halkın Takımı Fenerbahçe” yaz, arat sevgili
okur. Bu halkın, bu kronik hastalığa henüz direnebildiği günlerde yani mazide tüm
sömürülere rağmen ülkenin vicdanlarını
ayakta tutan, yüzlerinde tebessüm yaratan, ''iyi insan olmanın'' kazandırdığını öğreti
olarak sunan, sanat namına üretilen son şaheserlerin tüm büyük üstatları; "İlle de
Fenerbahçe" demiştir. Bu ülkenin, ay sonunu zor getiren Erzincanlı öğretmeni de,
Artvinli kasabı da, orta halli bakkalı da kendinden bir şeyler bulduğu içindir
ki; bileğini kessen sarı kırmızı akacak fanatik Aydemir Akbaş’a bile Fenerbahçe
forması giydirmiştir o güzel ustalar…
Babamın, benim şu anki yaşımda olduğu o tarihlerden bahsetmem abesle iştigal olsa da sana yemin edebilirim ki sevgili okur gözlerimle gördüğüm 90’lı yılların sonlarına kadar da bu durum böyleydi. O dönemde de benim Erzurumlu lostracı vatandaşım hala en çok Fenerbahçe'yi benzetiyordu kendine... Sonra, batıdan "paraya dönüşebilir kötü ne varsa alma" nın ustası; siyasetinden, mafyasına, medyasından, iş adamına o lanet güruh, 90’ların sonunda topluca çiftleşti ve iğrenç bir yaratık doğurdu… Adını batıdaki baronlar çoktan koymuştu: “Futbol endüstrisi”...
Bu günah tohumunun camiası, futbol dünyasını kirletebilecek her bir parıltıyı görüp keşfedip belirledi. Eğitti, büyüttü. Pastadan dilim verdi. Bu trollere roller yazdı! Yarışmalar da sundular, canlı yayında diplomasız basur uzmanı da oldular. Canavarın tek gıdası nefretti ve bu ülkenin; rüzgar esse bölünmeye, kutuplaşmaya hazır güzel insanları, nefret konusunda çok kolay manipüle edilebilen ve buna dünden hazır psikolojisiyle; can almaktan çekinmeyen, hepimizi çiğnemeden yutabilecek bir canavarı el birliği ile devleştirmeye başlamıştı…
O güzel mazide; Fenerbahçe şehrine geleceği için uyku uyumayan çocuklar, muhtemel dükkan bereketi için bayram eden esnaf ağabeyler şimdi kazancını, ekmeğini bile görmez hale getirildi. Hababam Sınıfı’nın yufka yürekli haylaz çocukları yıllar önce o meşhur replikleriyle “ne çektiysek bu Trabzon’dan çektik” deyip onore ettikleri şehirde, gün gelip de çok sevdikleri Fenerbahçelerinin otobüsüne kurşun sıkılacağını kabuslarında bile göremezlerdi! O güzel günlerden beridir adı konmamış bir gelenekçesine devlet büyüklerinin, asker büyüklerinin de çoğunlukla takımı olan Fenerbahçe’nin kurşunlanışının şimdi aynı mercilerce umursanmayacağını, “taşlanma” , “yorgun kurşun” gibi mazeretlerle örtbas edileceğini ve suçluların 300 günden fazladır bulunamayacağını da bilseler, değil futbol, memleketin elden gideceğini bilseler Hababam Sınıfı’nı bile lağvederlerdi herhalde...
Cemil Turan’ı televizyonda bile görebilmek için can atan bir halktan; rüyasında göremeyeceği Ortega'ya taç atacakken tribünden silah doğrultan bir halka dönüşebilmek... (2003 Diyarbakır stadyumu.) Hem basketbol milli takımında, hem futbol milli takımında eş zamanlı oynayıp ikisinin de yıldızı olabilmiş gerçek bir milli kahraman Sinyor Can Bartu’yu renk ayırmaksızın bağırlara basmaktan; bir MİLLİ maçta Volkan’ın 5 aylık bebeğine sövebilmeye dönüşmek…(2014 TT Arena.) Bunun "ama Volkan Demirel de şöyle yapıyor, böyle yapıyor" ile başlayabilecek bir açıklaması yok! Bir teröristin bile 5 aylık kızına sövemez-Dİ benim vatandaşım. Halkım... (–Di li geçmiş zaman…)
İşte o canavar bunu bile başardı. Ülkenin en pozitif reytingini (Fenerbahçe) Pazar pastasını büyütebilmek için negatif bir uç yaratarak, nefret odağına oturtarak tek ve en büyük reyting haline getirdi! Bu bir “Fenerbahçe tek, siz hepiniz” yazısı değildir canım okur. Fenerbahçe diğer 200 takımdır zaten.. Fenerbahçe hepsinin karışımıdır. Bu ülkedir Fenerbahçe. Lostracı Kazım ustadır. Diyarbakırlı manav Recep’tir. İzmirli çiçekçi Rezzan abladır… Bu ülkenin genetiğidir, tüm karakteristiğidir. Ayrı düşünülemez, düşünmez! Bölmez, birleştirir!
Bu yazı; daha fazla kazanabilmek uğruna, her gün biraz daha acımasızlaşan reyting canavarının her gün biraz daha şişen göbeğine lanet okuyan bir manifestodur! Doğrudur, artık birbirimizden haz etmiyoruz ey halkım. Laiki, muhafazakarı, sünnisi, alevisi diye bölündüğümüz gibi her bölünenimiz de kendi içlerinde Fenerbahçelisi, bilmemnelisi diye bölünüyoruz. Ama unutuyoruz! Ne sen benden ne ben senden farksızım. Sen bana ne kadar b*k atıyorsan o kadar b*ksun.. Ne kadar dua ediyorsan emin ol o kadar duamı alıyorsun. Sen bensin ey gerzek! Bir düzen, tüm temelimizi dinamitlerle patlatmış ve sadece tek bir kolon üzerinde 18 takımla debelenip yıkılmamaya uğraşıyoruz; anla artık.
Canavar, kulaklarına TV ve Sosyal yalnızlık platformlarında yetiştirdiği şeytanilerle vesvese verdikçe biraz daha düşman olmaya devam ediyorsun. “Bak bu penaltı değil ama işte Fenerbahçe hep böyle kazanıyor zaten” diyor, yiyorsun… (Fenerbahçe’nin son 15 yılda penaltı sayısında Gaziantepspor’un bile gerisinde 5.sırada olduğu İTÜ araştırmasını göstermedikleri için, 2 yılda bir istisnasız 30’ar maç penaltısızlık serisi yakaladığında değil de 31. Maç muammalı! penaltı kullandığında haber yapıldığı için midesindesin canavarın)...
“Bak bu Volkan da ama resmen kaşınıyor”... (Ülkenin imparator dediği insan ailesi hariç herkesle kavga ettiği halde imparatorlaştırılsa da soru bile sormaya korkan gazetecilerin reyting uğruna Volkan’ın geçmişindeki kavgalar gözüne gözüne sokulduğu için midesindesin canavarın!)
“Bak aslında maçın 90+6 da bitmesi gerekiyordu, Nani frikiği 90+6.20 de attı, hakem FB gol atmadan bitirir mi?”… (90+6’nın içindeki sakatlık anının en az 45 saniye sürdüğünü göstermedikleri, direkt +0.20’yi gösterdikleri için yuttu işte seni o canavar!)
Sadece sorgula, oku, bilinçli tüket… Beşiktaş’ın 2 haftadır kardan maçı ertelendiğinde, Fenerbahçe 2 maçı kaybetseydi bu ertelemeler Fenerbahçe’nin oyunu der miydin? Bunu 1 dakikalığına sorgula..
Sahadaki karları temizlemeyen takımın o “ölüm” dahil ne çektiysek çektiğimiz, bizi ezeli düşman gören Trabzonspor olduğunu düşün! He yok Aziz Yıldırım’ın Nato ile birleşip, Haarp makinası ile kar yağdırmış olması ihtimali sana daha yakın geliyorsa da tek ricam; n’olur evlenip çocuk doğurma… Bu ülkenin son ihtiyacı senden üreyecek çocuk..
Artık birleşme imkanımız, ihtimalimiz yok farkındayım, boşa kulaç atıyorum ama bari vicdanını kullanamıyorsan da beynini kullanmaya başla be halkım. Başka bir platformdaki bir yazımda Ergenekon’a karşı çıkıp 3 Temmuz’a susuyorsan bırak ülkeyi kurtarmayı, sen samimi değilsin demiştim. Bu da o misal. Sahayı temizlemeyen Trabzon’a, temizle diye ısrar etmeyen Beşiktaş’a susup, canavar tarafından yönlendirildiğin Fenerbahçe’ye sallıyorsan samimi değilsin!
Diğer ezeli rakibin senin tarihteki 2 şampiyonluğunu kanıtlanmış şikelerle kazanmışken, yıllar sonra sadece o rakibin olmadığı! bir kumpasın içinde sen de “şikeci” olarak gözüküyorken, hala o rakibine değil de sadece Fenerbahçe’ye kafayı takmışsan samimi değilsin!
Velev ki Fenerbahçe kendinden bu kadar nefret edilen bir ortamda bu kadar güçlü at koşturabiliyor! (imkansız da..) bir sahayı temizletemeyecek, maçı erteletemeyecek gücü olmayan yönetimine değil de yine de Fener’e sallamayı seçiyorsan samimi de değilsin haklı da! Otur ve bolca Sadri Alışık izle, Kemal Sunal’ın o büyülü masumiyette gülüşünü iyi oku. Aydemir Akbaş’tan utan… Zeki Müren’i dinle... Arama çubuğuna “Can Bartu ve Metin Oktay forma değişimi” yaz ve oku… Becerebilirsen eğer sevgiyle kal. İyi niyetle kal…
Babamın, benim şu anki yaşımda olduğu o tarihlerden bahsetmem abesle iştigal olsa da sana yemin edebilirim ki sevgili okur gözlerimle gördüğüm 90’lı yılların sonlarına kadar da bu durum böyleydi. O dönemde de benim Erzurumlu lostracı vatandaşım hala en çok Fenerbahçe'yi benzetiyordu kendine... Sonra, batıdan "paraya dönüşebilir kötü ne varsa alma" nın ustası; siyasetinden, mafyasına, medyasından, iş adamına o lanet güruh, 90’ların sonunda topluca çiftleşti ve iğrenç bir yaratık doğurdu… Adını batıdaki baronlar çoktan koymuştu: “Futbol endüstrisi”...
Bu günah tohumunun camiası, futbol dünyasını kirletebilecek her bir parıltıyı görüp keşfedip belirledi. Eğitti, büyüttü. Pastadan dilim verdi. Bu trollere roller yazdı! Yarışmalar da sundular, canlı yayında diplomasız basur uzmanı da oldular. Canavarın tek gıdası nefretti ve bu ülkenin; rüzgar esse bölünmeye, kutuplaşmaya hazır güzel insanları, nefret konusunda çok kolay manipüle edilebilen ve buna dünden hazır psikolojisiyle; can almaktan çekinmeyen, hepimizi çiğnemeden yutabilecek bir canavarı el birliği ile devleştirmeye başlamıştı…
O güzel mazide; Fenerbahçe şehrine geleceği için uyku uyumayan çocuklar, muhtemel dükkan bereketi için bayram eden esnaf ağabeyler şimdi kazancını, ekmeğini bile görmez hale getirildi. Hababam Sınıfı’nın yufka yürekli haylaz çocukları yıllar önce o meşhur replikleriyle “ne çektiysek bu Trabzon’dan çektik” deyip onore ettikleri şehirde, gün gelip de çok sevdikleri Fenerbahçelerinin otobüsüne kurşun sıkılacağını kabuslarında bile göremezlerdi! O güzel günlerden beridir adı konmamış bir gelenekçesine devlet büyüklerinin, asker büyüklerinin de çoğunlukla takımı olan Fenerbahçe’nin kurşunlanışının şimdi aynı mercilerce umursanmayacağını, “taşlanma” , “yorgun kurşun” gibi mazeretlerle örtbas edileceğini ve suçluların 300 günden fazladır bulunamayacağını da bilseler, değil futbol, memleketin elden gideceğini bilseler Hababam Sınıfı’nı bile lağvederlerdi herhalde...
Cemil Turan’ı televizyonda bile görebilmek için can atan bir halktan; rüyasında göremeyeceği Ortega'ya taç atacakken tribünden silah doğrultan bir halka dönüşebilmek... (2003 Diyarbakır stadyumu.) Hem basketbol milli takımında, hem futbol milli takımında eş zamanlı oynayıp ikisinin de yıldızı olabilmiş gerçek bir milli kahraman Sinyor Can Bartu’yu renk ayırmaksızın bağırlara basmaktan; bir MİLLİ maçta Volkan’ın 5 aylık bebeğine sövebilmeye dönüşmek…(2014 TT Arena.) Bunun "ama Volkan Demirel de şöyle yapıyor, böyle yapıyor" ile başlayabilecek bir açıklaması yok! Bir teröristin bile 5 aylık kızına sövemez-Dİ benim vatandaşım. Halkım... (–Di li geçmiş zaman…)
İşte o canavar bunu bile başardı. Ülkenin en pozitif reytingini (Fenerbahçe) Pazar pastasını büyütebilmek için negatif bir uç yaratarak, nefret odağına oturtarak tek ve en büyük reyting haline getirdi! Bu bir “Fenerbahçe tek, siz hepiniz” yazısı değildir canım okur. Fenerbahçe diğer 200 takımdır zaten.. Fenerbahçe hepsinin karışımıdır. Bu ülkedir Fenerbahçe. Lostracı Kazım ustadır. Diyarbakırlı manav Recep’tir. İzmirli çiçekçi Rezzan abladır… Bu ülkenin genetiğidir, tüm karakteristiğidir. Ayrı düşünülemez, düşünmez! Bölmez, birleştirir!
Bu yazı; daha fazla kazanabilmek uğruna, her gün biraz daha acımasızlaşan reyting canavarının her gün biraz daha şişen göbeğine lanet okuyan bir manifestodur! Doğrudur, artık birbirimizden haz etmiyoruz ey halkım. Laiki, muhafazakarı, sünnisi, alevisi diye bölündüğümüz gibi her bölünenimiz de kendi içlerinde Fenerbahçelisi, bilmemnelisi diye bölünüyoruz. Ama unutuyoruz! Ne sen benden ne ben senden farksızım. Sen bana ne kadar b*k atıyorsan o kadar b*ksun.. Ne kadar dua ediyorsan emin ol o kadar duamı alıyorsun. Sen bensin ey gerzek! Bir düzen, tüm temelimizi dinamitlerle patlatmış ve sadece tek bir kolon üzerinde 18 takımla debelenip yıkılmamaya uğraşıyoruz; anla artık.
Canavar, kulaklarına TV ve Sosyal yalnızlık platformlarında yetiştirdiği şeytanilerle vesvese verdikçe biraz daha düşman olmaya devam ediyorsun. “Bak bu penaltı değil ama işte Fenerbahçe hep böyle kazanıyor zaten” diyor, yiyorsun… (Fenerbahçe’nin son 15 yılda penaltı sayısında Gaziantepspor’un bile gerisinde 5.sırada olduğu İTÜ araştırmasını göstermedikleri için, 2 yılda bir istisnasız 30’ar maç penaltısızlık serisi yakaladığında değil de 31. Maç muammalı! penaltı kullandığında haber yapıldığı için midesindesin canavarın)...
“Bak bu Volkan da ama resmen kaşınıyor”... (Ülkenin imparator dediği insan ailesi hariç herkesle kavga ettiği halde imparatorlaştırılsa da soru bile sormaya korkan gazetecilerin reyting uğruna Volkan’ın geçmişindeki kavgalar gözüne gözüne sokulduğu için midesindesin canavarın!)
“Bak aslında maçın 90+6 da bitmesi gerekiyordu, Nani frikiği 90+6.20 de attı, hakem FB gol atmadan bitirir mi?”… (90+6’nın içindeki sakatlık anının en az 45 saniye sürdüğünü göstermedikleri, direkt +0.20’yi gösterdikleri için yuttu işte seni o canavar!)
Sadece sorgula, oku, bilinçli tüket… Beşiktaş’ın 2 haftadır kardan maçı ertelendiğinde, Fenerbahçe 2 maçı kaybetseydi bu ertelemeler Fenerbahçe’nin oyunu der miydin? Bunu 1 dakikalığına sorgula..
Sahadaki karları temizlemeyen takımın o “ölüm” dahil ne çektiysek çektiğimiz, bizi ezeli düşman gören Trabzonspor olduğunu düşün! He yok Aziz Yıldırım’ın Nato ile birleşip, Haarp makinası ile kar yağdırmış olması ihtimali sana daha yakın geliyorsa da tek ricam; n’olur evlenip çocuk doğurma… Bu ülkenin son ihtiyacı senden üreyecek çocuk..
Artık birleşme imkanımız, ihtimalimiz yok farkındayım, boşa kulaç atıyorum ama bari vicdanını kullanamıyorsan da beynini kullanmaya başla be halkım. Başka bir platformdaki bir yazımda Ergenekon’a karşı çıkıp 3 Temmuz’a susuyorsan bırak ülkeyi kurtarmayı, sen samimi değilsin demiştim. Bu da o misal. Sahayı temizlemeyen Trabzon’a, temizle diye ısrar etmeyen Beşiktaş’a susup, canavar tarafından yönlendirildiğin Fenerbahçe’ye sallıyorsan samimi değilsin!
Diğer ezeli rakibin senin tarihteki 2 şampiyonluğunu kanıtlanmış şikelerle kazanmışken, yıllar sonra sadece o rakibin olmadığı! bir kumpasın içinde sen de “şikeci” olarak gözüküyorken, hala o rakibine değil de sadece Fenerbahçe’ye kafayı takmışsan samimi değilsin!
Velev ki Fenerbahçe kendinden bu kadar nefret edilen bir ortamda bu kadar güçlü at koşturabiliyor! (imkansız da..) bir sahayı temizletemeyecek, maçı erteletemeyecek gücü olmayan yönetimine değil de yine de Fener’e sallamayı seçiyorsan samimi de değilsin haklı da! Otur ve bolca Sadri Alışık izle, Kemal Sunal’ın o büyülü masumiyette gülüşünü iyi oku. Aydemir Akbaş’tan utan… Zeki Müren’i dinle... Arama çubuğuna “Can Bartu ve Metin Oktay forma değişimi” yaz ve oku… Becerebilirsen eğer sevgiyle kal. İyi niyetle kal…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder