Meyveli yoğurtlar mı? İsrail menşeili tohumlar mı becerdi bu
kadar genlerimizle oynamayı bilmiyorum. Yeni Dünya düzeni projesinin denek
ülkesi olarak sanki biz seçilmişiz ve sistem, nakış nakış değiştiriyor gibi tüm
kimliklerimizi… Ulu Önder; çok değil 90 senede bu kadar tecavüzcü, bu kadar
gaspçı, bu kadar hırsızlığa yolsuzluğa meyilli, bu kadar adalet duygusundan,
vatanseverlik hissinden bihaber insanların olacağı bir topluma evrileceğimizi
bilse Kurtuluş Savaşı’nı asla vermez akışına bırakırdı. Ne alaka şimdi bu
blogda diyorsan, yanlış geldin sevgili okur. Hep söylüyoruz "Fenerbahçe
Türkiye’nin ta kendisidir" diye, işte o yüzden bu bir “Ülke Hali” yazısıdır. Dolayısı
ile bu bir Fenerbahçe yazısıdır! Mürekkebin kalbi sarı-laci, kabı, kalemi ve sayfası
kırmızı-beyaz…
Kızı potansiyel bir cinayet ve tecavüz kurbanı olan babaların memleketi oldu Ata’nın muasır medeniyet olma ümidi ile kurduğu bu güzel ülke. Oğlu, uyuşturucu baronlarının yaşam üçgeninin potansiyel en alt basamağı. Kendisi bir otoyol kenarında otobüs beklerken nereden geldiği belli olmayan bir yorgun! Kurşunla b*ku b*kuna kurban gidebilme riskine sahip dönüyor evine artık bu topraklarda. Hep candan örnek verdim, bu toplumun daha çok önemsediği! Canan’dan yazayım biraz da… Arabasını evinin önünde teröristlerce yakılmış bulabilme potansiyeli ile yatağa giriyor, arazisi hatta ailesinin mezarlıkları, bir milletvekili istiyor! diye yol yapılıp hiç edilebilme ihtimali ile nefes alıyor bu yurdun insanları (dedemin köyü Çayeli’ den gerçek bir örnektir) . İşte o babalar, analar, evlatlar o “dev güven” nereden nasıl geliyorsa! Tüm bu potansiyellerin içinde o yılanın kendisine hiç dokunmayacağından dünyalar kadar emin yaşıyor. Daha kötüsü yılanın aslında dokunmadığı kimse olmadığının farkında olmadan yaşıyor. Artvin’de kesilen ağaçların Artvinlilerin sorunu olduğunu düşünüyor… 3.Havalimanı’nın daha uygun bir yere değil, inatla o bölgeye yapılmasını sadece o bölge halkının sorunu sanıyor. Kendini ölümsüz, mucizevi, dokunulmaz sanıyor. Etrafında yaşanan hiçbir şeyin kendisine bir etkisi olmadığına adı kadar emin. Komşusunun ağacı kesildiğinde avaz avaz susan, beyni uyuşturulmuş Murat Bey; o ağaçtan kendisinin de faydalandığının farkında değil! O ağacın sadece komşusu Hikmet Bey’e oksijen sağladığına inandırılmış… Günün sonunda kendinin de bu işten zarar ettiğini anlayabilmesi için ancak madden, somut bir gaspa uğraması gerekecek kadar uyuşturulmuş, bencilleştirilmiş! Artvin Cerrahtepe halkı Artvin için değil İstanbul için mücadele veriyor. Muş için mücadele veriyor… İnanmayacaksınız ama Sırbistan için, Helsinki için direniyor. Kadın dernekleri İstiklal’de ellerinde pankartla yürürken, oradan geçen Veysel bey, o kadınların kendi karısı ve kızının potansiyel cehennemi için de yürüdüğünün farkında değil, üstelik tüm nefreti ile “anarşist o*ospular diyebilecek kadar bihaber! (Özgecan Aslan’ın yıldönümünde Beyoğlu’nda yaşanmış gerçek örnektir). İsyan etmek ve birleşmeyi istemek için ancak kendisine, ailesine bir zarar gelmesi, cüzdanından eksilmesi, elinden alınması özetle ateşin kendi ocağına düşmesi gerekiyor.
Kızı potansiyel bir cinayet ve tecavüz kurbanı olan babaların memleketi oldu Ata’nın muasır medeniyet olma ümidi ile kurduğu bu güzel ülke. Oğlu, uyuşturucu baronlarının yaşam üçgeninin potansiyel en alt basamağı. Kendisi bir otoyol kenarında otobüs beklerken nereden geldiği belli olmayan bir yorgun! Kurşunla b*ku b*kuna kurban gidebilme riskine sahip dönüyor evine artık bu topraklarda. Hep candan örnek verdim, bu toplumun daha çok önemsediği! Canan’dan yazayım biraz da… Arabasını evinin önünde teröristlerce yakılmış bulabilme potansiyeli ile yatağa giriyor, arazisi hatta ailesinin mezarlıkları, bir milletvekili istiyor! diye yol yapılıp hiç edilebilme ihtimali ile nefes alıyor bu yurdun insanları (dedemin köyü Çayeli’ den gerçek bir örnektir) . İşte o babalar, analar, evlatlar o “dev güven” nereden nasıl geliyorsa! Tüm bu potansiyellerin içinde o yılanın kendisine hiç dokunmayacağından dünyalar kadar emin yaşıyor. Daha kötüsü yılanın aslında dokunmadığı kimse olmadığının farkında olmadan yaşıyor. Artvin’de kesilen ağaçların Artvinlilerin sorunu olduğunu düşünüyor… 3.Havalimanı’nın daha uygun bir yere değil, inatla o bölgeye yapılmasını sadece o bölge halkının sorunu sanıyor. Kendini ölümsüz, mucizevi, dokunulmaz sanıyor. Etrafında yaşanan hiçbir şeyin kendisine bir etkisi olmadığına adı kadar emin. Komşusunun ağacı kesildiğinde avaz avaz susan, beyni uyuşturulmuş Murat Bey; o ağaçtan kendisinin de faydalandığının farkında değil! O ağacın sadece komşusu Hikmet Bey’e oksijen sağladığına inandırılmış… Günün sonunda kendinin de bu işten zarar ettiğini anlayabilmesi için ancak madden, somut bir gaspa uğraması gerekecek kadar uyuşturulmuş, bencilleştirilmiş! Artvin Cerrahtepe halkı Artvin için değil İstanbul için mücadele veriyor. Muş için mücadele veriyor… İnanmayacaksınız ama Sırbistan için, Helsinki için direniyor. Kadın dernekleri İstiklal’de ellerinde pankartla yürürken, oradan geçen Veysel bey, o kadınların kendi karısı ve kızının potansiyel cehennemi için de yürüdüğünün farkında değil, üstelik tüm nefreti ile “anarşist o*ospular diyebilecek kadar bihaber! (Özgecan Aslan’ın yıldönümünde Beyoğlu’nda yaşanmış gerçek örnektir). İsyan etmek ve birleşmeyi istemek için ancak kendisine, ailesine bir zarar gelmesi, cüzdanından eksilmesi, elinden alınması özetle ateşin kendi ocağına düşmesi gerekiyor.
Serdar Akar’ın “Hayat fena halde futbola benzer” sözü hayat
adına yaratılmış en özlü sözlerdendir. Cidden fena halde benzerler...
Çatladıkapı Spor ile Sulukule Spor maçında, Sulukule maçı hakem koruması ile
kazandığında sadece Çatladıkapı Spor’un hakkının yendiğini düşünen diğer 15 takımdır
halk… Saha çizgileri kader çizgilerindir, kalen namusun, stadın evin… Takımın
ailen, taraftarın eşin dostun. Hani iyi günde hep yanında, kötü günde daha bi
uzağında olanından. (tabi istisnalar hariç, övünmek gibi olmasın! baş harfi
FENERBAHÇE) Rakip taraftarlar komşuların. Rakibin, seni hayat yarışına
bağlayan ne varsa, yapmak, başarmak istediğin ne varsa o dur ve hayat hiçbir
zaman adil değildir be okur… O büyüdüğüm harika filmlerdeki gibi birleşip
mahalleyi ateşe veren “canavar“ müteahhiti alt etmek yerine tüm mahallenin “bu
ateş üfleyerek sönmez” diyenlerin yanında durduğu sonucunda yeşilin ya banknota
ya betona döndüğü, o kerpiç evin yıkıldığı müteahhitin kazanıp, masumiyetin
kaybettiği süper bir lig. Süper bir hayat…
Futbol uğruna kurşun yemiş komşusuna elini uzatmayanların, çıt bile çıkarmayanların; bir penaltı, birkaç kırmızı kartla “bu hayat çok boka sardı” dediği, tüm geçmişi çirkefliklerle dolu serserilerinden birinin nasıl olduysa kendi iplerini tutan kuklacıya kırmızı kart gösterdiği için, o serserinin heykelini dikmek isteyen fakat faili meçhul kurşunlarla şakağıdan vurulan ama Allah’ın çocuğuna bağışladığı gariban otobüs şoförünün yüzünü, adını, sanını çoktan unutmuş olan bir mahalle. Yapayalnız ve bencil bir tirat… Bir dram…
Futbol uğruna kurşun yemiş komşusuna elini uzatmayanların, çıt bile çıkarmayanların; bir penaltı, birkaç kırmızı kartla “bu hayat çok boka sardı” dediği, tüm geçmişi çirkefliklerle dolu serserilerinden birinin nasıl olduysa kendi iplerini tutan kuklacıya kırmızı kart gösterdiği için, o serserinin heykelini dikmek isteyen fakat faili meçhul kurşunlarla şakağıdan vurulan ama Allah’ın çocuğuna bağışladığı gariban otobüs şoförünün yüzünü, adını, sanını çoktan unutmuş olan bir mahalle. Yapayalnız ve bencil bir tirat… Bir dram…
Kapanışı bizim büyük ailemizin, eşin dostun çok iyi bildiği
bir sözle ve bu sözün en kısa sürede ete kemiğe bürünmesi dileği ile yapıyorum
canım okur;
“Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”
#DirenArtvin #DirenHayat #DirenÜlkem #DirenFutbol #DirenFenerbahçem #DirenVicdan
“Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır”
#DirenArtvin #DirenHayat #DirenÜlkem #DirenFutbol #DirenFenerbahçem #DirenVicdan