İlk yazımın Pereira, Terraneo, Nani, RVP gibi hoş konular üzerine olmasını isterdim evet. Bunlar ne de olsa tüm yıl zevkle yazacağım bardağımızın dolu tarafına ait.Bu tatlı taraf, Temmuz 2011'den beri hararet yapmış boğazlarımızdan lıkır lıkır akıp bizi rahatlatsa da aynı bardağın boş tarafı da o tarihten beri hala için için kavurmaya devam ediyor.İşin acıtan yanı, kumpas cellatlarının da, yandaş mürekkep tüccarlarının da ve maalesef ülke adına her kötü giden alanda çok şeyi karartan malum ak'a kara diyebilen ama mevzu FB olduğunda lal olan vatandaşımın "pek çoğunun" da aynı yerinde olması. 2011'den beri kara'ya bir türlü AK diyemedi.Polis telsizlerinden "gerçek kurşun kullanabilirsiniz" anonsunu duyduğunda susmuştu eyvallah ama 4 Nisan'da gerçekten de kurşun sıkıldığında çok ses beklemiştim halkımdan. Bir güzel haziran ayı istisnasını saymazsak her zamanki gibi sukut-u hayale uğrattı canım halkım.Sustu...İşte bugün, Fenerbahçe Futbol Takımı otobüsünün kurşunlanıp şoförünün vuruluşunun, 40 insanın katlediliş girişiminin 111.günü...Savcı önce
basına taşla saldırı dedi, sonra FB TV kurşun deliklerini gösterince ve tabi ortada şakağından kurşun girmiş bir şoför varken mecburi geri vites yaptı.(ki bu da ülkemde kameralara geçmeyen pek çok vaka'nın savcı eliyle nasıl hayasızca ört bas edilebildiğini az çok belli etti) Çok şükür şoförü Allah evladına bağışladı.Herkes bunları aslında öyle veya böyle biliyor.Ben hiç unutmayalım diye pekiştirmek istedim sadece.Tüm detayları ile, Bekir'in tweet'ini, Emre'nin, Gökhan'ın kanlara dehşetle bakışını. Otobüsün tam viyadüğün "ölümlerden ölüm beğen" noktasında nasıl durduğunu..Gördüğümüz her kareyi, her anı hiç bir zaman unutmamak Fenerbahçeliliğin gerekleri el kitabımızda tartışmasız madde oluverdi. Derken dava sürecinde yine
aynı Savcı önce "katliam girişimi" dedi ardından ne olduysa
"kasten birden fazla adam yaralama girişimi" oldu. İlk yakalanan
zanlıları Yusuf Aydemir isimli bir hâkim saldı. Geçen günlerde ise bu mahluk "sınavlarda usulsüzlük" yaptığı öğrenildiği için sessiz sedasız hâkimlikten
ihraç edilip hakim müsveddesi oldu. Nihayetinde ise 111 GÜNDÜR TEK BİR FAİL BULUNAMADI. BULUNMADI. Şimdi
ben bunu yazdığım için çıkıp parlak beyinler "ulan son 1 haftada Suruç’ta
insanlar öldü, şehitler verildi sen hala futbol derdindesin" der mi der kesin...Malum aydın kaynıyor artık sağımız solumuz.Cihangir, Karaköy duyarı diye bir şey var...
Bu ülke,bir şeylere isyan etmek için,duyar için illa ölümü beklediğinden kesin çıkar o çatlak sesler.Ortada neresinden baksan bir katliam girişimi, bir örtbas ve hukuk çürüğü var.12 yıldır zaten suskunluk sarmalında olan halkım bu konuda da suskun...İşe futbol yanından hiç bakmıyorum bile çünkü haberi duyduğunda "ulan bari Emre Belözoğlu ölseymiş" diyen, Aziz yıldırım sıktırdı o kurşunu diyen
üniversite okumuş adamları da gördü bu gözler:) Ki kulüplerin de böyle bir olayda bile her zamanki gibi Fenerbahçeyi yalnız bırakması cabası idi. Özetle bu hikaye asla bir futbol hikayesi değil. Türkiye Cumhuriyeti hikayesidir.Bu ülkede yaşayan herkese sıkılmış bir kurşunun hikayesidir.En fanatik Galatasaraylının da şakağına girmiş bir kurşunun...Nefret narkozu ile uyuşturulmuş, aynı memleketin insanının hikayesidir.Şimdi 111.günden sesleniyorum; Faili aklanan, bulunmayan ve
halkın da sustuğu her dava, yeni davaların öncüsü, yeni ölümlerin ortağı... İlla
ölmek gerekmiyor profil fotoğraflarımızı karartmak için. Madencilerin olmayan
hakları için günlük yaşamda direnmezken, öldükten sonra isyan etmek. Tecavüzden
yargılananların serbest bırakılmışlıklarına çıt çıkarmazken, Özgecan’ın ölümünden
sonra siyah t-shirt giymek. Hatay patlamasının sorumluları 3 yıldır hala
bulunmadı diye hiç bir platformda haykırmıyor iken, Suruç’tan sonra profil fotosu
karartmak…Artık komikten öte değil...Susulan her acının devamı daha da büyüyerek geldi. Gelmeye devam edecek.Sustukça, acı ayırdıkça, ölmeye ve 3 gün sonra düzelmeye programlandığın üzüntüleri yaşamaya devam edeceksin halkım.Susma.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder