KAPA KAPIYI
VEYSEL EFENDİ, DIŞARISI SÜRÜNGEN KAYNIYOR!
Sperm nedir? Ana
rahminde üremeye kaynak olan bir hücre... Döllenme gerçekleştikten sonra ise
her şey yolunda giderse bu hücre sperm olmaktan çıkar ve bir insana dönüşür. Ancak
son bir kaç aydır ülkemizde bilim dünyasını hayrete düşürecek mucizelere tanık
olmaya devam ediyoruz. Eli ayağı olan, konuşabilen, hatta belli başlı
düşünebilen sperm olur mu? Bilimsel olarak imkansız, ancak bizim ülkede var!
Gelişememiş, insana dönüşememiş ancak yine de yaşamayı başarmış bir sürü sperm!
Doğmuş, büyümüş, kendince adam/kadın da olmuş! Kocaman kocaman kitap evlerinin sahipleri mi dersin? Tamı tamına 3 dizide rol almış! Destansı oyuncular mı dersin? Dünyanın tüm komedi yazarlarını kıskandıracak seviyede mizah yeteneğiyle, Kore’de çekilmiş bir diziyi bizim ülkeye adapte edip dizi deryası bir kanala gömmeyi! Başarabilmiş -arkadan destekli- senaristler mi dersin! Bir sürü sperm!
Ulan adama sorarlar, pardon sperme sorarlar; ey modern sahaf! Sen “Halkın takımıdır Fenerbahçe” diyen Nazım Hikmet’i bilir misin? Ey iki günlük şımarık kız! Sen oyuncu olma hayalleri kuruyorsun ama Ertem Eğilmez’i, Kemal Sunal’ı, mücadelesinin, dünyasının uzağına bile yaklaşamayacağın büyük Tarık Akan’ı tanır mısın? Sadri Alışık kimdir bilir misin? Ey dürzü senarist! Sen yukarıdaki bu iki densiz çok konuşuldu diye düttürü b*ktan dizinin ikinci haftasına PR yapmak uğruna eminim ki sağda solda marjinal görünmek için ayrı yere koyduğun! O Hababam Sınıfı’nın tuttuğu takıma laf etme cüretinde bulunuyorsun da (üstelik öylesine kokuşmuşsun ki bunu 1 ay önce milyonlar tarafından sosyal medyada linç edilmiş –çok yanlıştı- eski bir çöp topçunun, fanatik sevgilisi üzerinden yapıyorsun) madem sözüm ona mizah yapacaksın da yıllarını fanatik bir Galatasaraylı olarak geçirmiş ancak senin o dalga geçmeye çalıştığın, yan yana gelsen tir tir titreyeceğin Aziz Yıldırım; sorsak kesin karşısında duracağın ama konu Fenerbahçe olunca üç maymunu oynayacağın teröristler tarafından kurulmuş bir kumpasla hapse atıldığında, “bu ülkede tek sağlam duran adam Aziz başkandır, takım da Fenerbahçe’dir, o yüzden artık Fenerbahçeliyim” diyen, Aziz Yıldırım’la birlikte Anıtkabri ziyaret eden, sarı kırmızı doğsa da sarı lacivert vefat eden mizahın büyük ustası Levent Kırca’dan zerre mi utanmıyorsun?
Ciddiye almanın,
bu cahilleri bu kıymetli isimlerle aynı cümlelerde kullanmanın bile öz
saygımıza hakaret olduğunu biliyorum ama dur demezsek durum fenalaşacak... Bunlar
gibi tiplerin güvendiği gücün; yedikleri nanelerden sonra özür diler dilemez “Altı üstü bir şaka yapmış, bu
Fenerbahçeliler de çok alıngan” diye peydah olan duyarlı böcekler olmadığı
kesin. Acı olanı sen uyuyorsun renktaş, fena halde uyuyorsun. Bu tipler en
büyük gücü senden, bizden alıyorlar. 4 Nisan’dan
sonra ve hala süren çözümsüzlüğe rağmen sokaklara dökülmedik ya, eskiden olsa
düdük astıracağımız ama şimdi maçlarımıza liste başı yazılan tetikçi hakemlere
dahi susmaya başladık, başlatıldık ya, bikinilisi, doberman’ı,
eski fetocu devir adamı BOK’u, Erto’su,
gargameli hiç durmadan mücadelesine devam ederken bizler, izler olduk ya... En
çok da yer yüzünde hiç bir spor kulübünün yapamayacağı şekilde “nöbetçi
kadınlarıyla” dahil, saflarını ilmik ilmik sıklaştırdığımız
bu ailenin kocaman birliğini; “iki ön libero, on numara transferi, golcü
verimsizliği, doping muammaları, fetö elleriyle çalınan kupalar!” gibi
aptal sebeplerle göz göre göre yok ettik ya! İşte bu, tüm spermlere güç
veriyor... Artık mabetteki boşlukların, her platformdaki bu dağılmanın bizi
zaten bin bir engebe konan şampiyonluklardan iyice uzaklaştırdığını söylemekten
klavyemde tüy bitmişken, çok daha kötüsü bizi böyle iki günlük sürüngenlerin,
spermlerin mikroplu ağızlarına mizah yapabilecek! Kadar cüret sınırlarının
dibine ittiğini nasıl hala göremiyoruz, nasıl en büyük gücümüz olan “milyonlarca,
yan yana” duruşundan ödün veriyoruz anlayamıyorum.
Kafayı yiyorum... Biz bu çözülmeyi sürdürdükçe bizim “her
şeyimiz” dediğimiz ailemizin sırtından; para,
reyting, PR değeri kazanmak için uğraşan zibidiler “akşamına
TT olur, ertesi güne de tüm gazetelerde konuşulurum” diyerek
senaryolarına, tweetlerine Nazım Hikmet’in, Ertem Eğilmez’in,
Kemal Sunal’ın kemiklerini sızlatan zırvaları yazmaya, biz silkinip mücadelenin bitmediğini, eskisinden dahi büyük olduğunu
anımsamazsak hiç masum olmayan bu düzenin çıbanları her yeni gün artarak “masum
şaka”lar yapmaya devam edecek...
Son bir paragraf
şart. Tüm suç bizde mi? Hayır... Hiç bir dönemde bu kadar güçsüz, desteksiz
bırakılmamıştık. Fenerbahçeli kanaat önderlerinin bile sustuğu (susturulduğu
deme, susturulabiliyorsa zaten hiç Fenerbahçe’nin kanaat
önderi olmamıştır...) günlerdeyiz. Bugün Fenerbahçe takım otobüsü
kurşunlanalı, otobüs şoförü şakağından vurulalı tam 550 gün oldu. 550 gün! Ortada
kurşunu sıkan, azmettiren, örtbas eden tek bir isim dahi yok. Filmi bile
çekilebilecek bu hikayeyi en devrimci! Veya en laik! Senaristi, karikatüristi,
sanatçısı, gazetecisi avaz avaz dile dökmüyorsa! Bütün takımın canına kast edilen suikast bu ülkede Aziz Yıldırım'ın telaffuz edemediği tek harften, bir topçunun magazinsel sevgilisinden daha çok konuşulmuyorsa! O ülke de, futbolu da çoktan dibi boylamıştır, eyvallah işimiz zor...
Peki
biz ne zorlar görmedik mi renktaş? Biraz yaklaş, geç olmadan safları sıklaştır. Harekete geç. Düşmanın yenilmesiyse niyet bağırdığın gibi; "Yüreğini koy ortaya..."